7 Şubat 2010 Pazar

İlgili Birime Yönlendiriliyorsunuz

Her şey... Şey... Pazartesi mi? Şey... Tam anımsamıyorum aslında. Pazartesi, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ya da Pazar günüydü galiba. İhtiyacım olan diz üstü bilgisayarını nihayet satın alabilmiştim. Ta ki o bedbaht zamanın bana ettiği o kötü oyunla karşı karşıya gelene dek. Yine bir şeyler için kurcalıyordum bilgisayarı. Ancak birden beklenmedik; yani beklemediğim bir durum meydana geldi. Dizlerimin üstünde duran diz üstü bilgisayar, dizlerimden aşağı karda kayar gibi birden kaydı; zamanın binde biri kadar anda daha ilk taksidini yeni ödediğim aklıma geldi ve bir panterin yavrusunu yemek üzere olan domuzu öldürmek için üzerine atladığı gibi ben de kurtarmak için atladım. Lakin çok geçti. Nefessiz ve görüntüsüz kollarımda öylece yatıyordu göz ağrım.

O talihsiz an bir kez daha, sızılı bir şekilde gözlerimin önünden geçerken aklıma düşen şeyin bir diz üstü bilgisayar olduğu geldi. Diz üstü... Diz üstü mü? Evet evet diz üstü. Dizin üstü. Neredeydi o an? Dizimin üstünde.

Evet evet. Üretici firmanın ciddi bir hatası ya da kastı vardı burada. Bir diz üstü bilgisayarının, dizlerin üzerinde durabilecek şekilde tasarlanması gerekiyordu. Oysa aksine altı kaygandı. Sanki tasarımcı mühendisler özellikle kaydırmamızı istemişlerdi. Ne bileyim; mesela bilgisayarın altına dizlerden kaymasını önleyici bir tabaka yerleştirebilirlerdi. Evet evet. Kusur tamamen üretimdeydi...

Bunun üzerine ben de hemen üretici firmanın müşteri destek hattını aradım. Ve ne yalan söyleyeyim film de o andan itibaren kopmaya başladı. Nasıl mı?

00:00

İyi bestelenmiş bir müzik eşliğinde bekletiliyorum. Ruhu yumuşatan bir müzik dinletiyorlar. Sanırım bunun sebebi beklerken gerilmemizi önlemek.

04:30

Beklettikleri için ses kaydı özür diliyor...

06:45

Hiçbir şey beni derdimi anlatmaktan alı koyamaz.

08:00

İkna olmadığımı düşünmüş olacak ki bir kez daha özür diliyor.

10:00

Çok şükür :

'İyi günler. Nasıl yardımcı olabilirim?'

'İyi günler, diz üstü bilgisayarım birden...'

'Kimin üstüne kayıtlı?'

'Benim'

'Oğlum senin adın yok mu?'

'?'

'Oğlum ben ben...'

'?'

'Annen ben, annen!'

'Anne?'

'Nihayet!'

'Anne sen ne yapıyorsun orada'

'Boş ver ne yaptığımı, ne söylüyorsan söyle acelem var'

'Anneciğim hani ben diz üstü bilgisayar almıştım ya o birden...'

'Düşürdün mü sakar oğlum!'

'Anne bak...'

'Dur oğlum ben seni ilgili birime yönlendireyim..'

'Anne! Anne!'

13:40

Özür diliyor...

15:25

Özür diliyor...

17:00

Bir kez daha çok şükür.

'İyi günler nasıl yardımcı olabilirim?'

'İyi günler. Görüşmemiz kayıt altında mı?'

'Profesyonel olarak değil ama evet.'

'İyi. Ben bir diz üstü bilgisayarı aldım. Bugün bir şeyler kurcalarken birden dizlerimin...'

'Ne kurcalıyordun?'

'?'

'Sana ne kurcalıyordun dedim!'

'Neden ki?'

'Yine o bilmem ne sitelerindeki arkadaşlarının resimlerine bakıyordun değil mi?'

'?'

'Sevgilin ben sevgilin!'

'Sevgilim! Sen ne yapıyorsun burada, yani orada?'

'Bırak şimdi ne yaptığımı; zeytin yağı gibi üste cıkacağına.'

'Aşkım bak, bildiğin gibi değil. Bilgisayarım bozuldu ve ben...'

'Oh olmuş! Ne kadar kırıldım sana anlatamam. Bir de benim için aşırı kıskanç ve kuruntulu derlerdi. Ama şimdi ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı. Kurcalıyormuş. Bir daha da beni arama! Şimdi seni ilgili birime bağlayacağım hem de öyle bir bağlayacağım ki...'

'Sevgilim! Sevgilim! Özür dilerim. Ama ben bir şey... Of...'

20:10

Özür diliyor.

21:55

Özür dilerken ses tonunda en ufak bir utanma tınısı sezilmiyor. Ya da ben sezemiyorum.
25:14

'İyi günler nasıl yardımcı olabilirim?'

'Canlı, kımıl kımıl bir ses duymak ne güzel bir duygu?'

'Ben de senin sesini duyduğuma sevindim.'

'?'

'Aşkım çok özledim seni...'

'Aşkım derken?'

'Tanımadın deme. Seni gidi seni.. Birlikte vakit geçirdiğimiz geceleri...'

'Sus! Sus! Kayıt altında görüşmelerimiz. Sen.. Sen...'

'Evet eski sevgilin. Bir türlü aklımdan çıkmıyorsun hayatım.'

'Bak bunu sonra konuşalım olur mu? Lütfen bana yardımcı ol. Ben bir diz üstü bilgisayar satın aldım. Ancak bir yere düştü. Ve ben bu durumun...'

'Seni yaramaz... Seni haşarı... Hiç değişmemişsin. Ben senin bu sakar halini seviyorum biliyor musun?'

'Evet evet sakarlık biraz vardı. Ancak suç benim değildi. Bak ben bu durumun üret...'

'Sana bir şey söyleyeyim mi?'

'Ama daha cümlemi bit...'

'O günden beri attığım her adımda kokun vardı biliyor musun aşkım...'

'Bak ne olur. Yalvarıyorum bana yard.'

'Ne olur geri dön bana.'

'Bak..'

'Benim ol! Her şeyimle bana sahip çık! Seni istiyorum! Bak benimle görüşmezsen seni ilgili birime aktarmak zorunda kalacağım ona göre!'

'Bak beni seni sonra ararım tamam mı? Şimdi kapatmak zorundayım...'
29 uncu dakikada görüşme ya da görüşememe faslı böyle bir hüsranla bitti maalesef. Biraz da şaşırtıcı değil mi? Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi bilmiyorum; ancak benim başıma bundan daha tuhafı geldi.

29 dakika önce yeni aldığım diz üstü bilgisayarımda bir şeyler yazmaya başladım. Ve bilin bakalım günlerden neydi? Tabii ki Salı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Son İlmek Sendromu O rağmen öyle değil işte röprodüksiyon bir  aşk  - lezzetli bir sahtelik kısa bir reklam arası - sonra yine üzüleceğiz ...