31 Aralık 2009 Perşembe

Dikkat Düşlük Alan!

Rüyasında gördüm. Tabelanın üstünde şöyle yazıyordu : " Dikkat! Düş/lük alan". Biraz daha yürüdüm uyku sersemi. O da ne ? Bir tabela daha : "Siparişle öykü yazılır, duygu ölçünüze göre her türlü şiir dikilir."

Ne saçma. Ne saçma yazılar böyle. Böyle düş mü olur canım. Ama.. Ama neden her taraf lila renginde ve puslu? Şey gibi.. Sanki tüm lila renkli bulutlar bir araya gelmişler ve olduğum yerde bir parti veriyorlar. Ne tuhaf... Masal masal içinde dedikleri böyle bir şey mi acaba? Masalın düş hali. Masalın mışıl mışıl mırıldandığı hali. Ne diyorum ben? Kim söyletiyor bana bunları ? Hem bu rüyada ne işim var benim?

Biraz daha yürüyorum. Yerde birkaç kırık dökük kalp görüyorum. Daha fazla incinmesinler diye dikkatlice alıp, daha korunaklı bir yere koyuyorum. Garip sesler geliyor kulağıma. Nasıl anlatayım? Masal müziği gibi. Adına huzur denilen şey, kanatlanmış da dört bir yanımda uçuyor gibi... Ne gizemli bir rüya...
Biraz daha yürüyorum. Uçsuz bucaksız bir bahçe. Çiçekler öyle güzel ışıldıyor ki. Kırmızı renkli papatyalar, mor renkli gelincikler, yeşil renkli laleler öyle güçlü parlıyorlar ki anlatamam. Sadece gözüm değil, duygularım da kamaşıyor sanki. Böyle masalsı bir büyü daha görm...

O da ne! Bir ses! Bir ses geliyor bir yerden. Nedir? Kimdir? Hem nerden çıktı şimdi bu ses. Bu rüyada yalnız değil miyim ben?

Hemen çiçeklerden birinin arkasına saklanıveriyorum. Kalbim ürkek ve meraklı bir fırtına gibi çarpıyor. O da ne? Tüm çiçekler sanki çok güçlü bir rüzgar varmışçasına sallanıyorlar. Sallanmak da değil, coşkuyla dans ediyor gibiler. Oysa rüzgar yok. Çiçekler sanki bekledikleri biri gelmiş de, çok sevinmiş gibi davranıyorlar. Ne tuhaf. Nasıl bir rüyadayım ben?
O da ne! Ayaklarını görüyorum çiçeklerin arasından. Su da yüzer gibi narin kımıldıyorlar bembeyaz tenleriyle. Eğildi... Uzun saçlarını görüyorum. Çiçeklerden birini kokluyor. Bu da kim? Yoksa... Yoksa bu rüya onun mu? Umarım beni fark etmez... Heyecandan ölmek üzereyim. Yüzünü seçmek istiyorum ama göremiyorum bir türlü.

İnanamadığım şeyler olmaya başladı etrafımda. Sözcükler uçuşmaya başladı çevremde. Evrenin gizinde salınır gibi dönüyorlar eksenimde. Ne ? Her tarafta.. Evet her tarafta sözcükler... Her biri ayrı renklerde. Muazzam bir görüntü...

O uzun saçlı kız, kahkahalar atarak, elinde kelebek avlamaya yarayan ağ ile havada uçuşan sözcükleri toplamaya çalışıyor. Topluyor, topluyor.Gerçekten de çok garip. Şimdi de ağlayarak toplamaya çalışıyor. Durun durun! Kızmaya başladı. Yok yok tekrar gülmeye başladı. Böyle bir duygudan bir duyguya atlayarak epey bir zaman... Rüyada zaman mı ? Neler diyorum ben... Neyse... Epey bir zaman topladı. Peki yüzünü neden göremiyorum ki? Sanki o gösteriyor da, ben görmek istemiyormuşum gibi...

Ne? Olamaz... Beni mi işaret ediyor yoksa? Beni mi? Bu mümkün değil, eğer bu onun rüyasıysa beni göreb... Yaklaştı iyice bana... Yaşamım boyunca şu an hissetiğimden daha fazla heyecanlanmamışımdır inanın. Gel diyor bana... Yüzü bana dönük. O nca ürkekliğim ve heyecanımla yüzünü seçmeye çalışıyorum... Sadece ışık... Başka bir şey göremiyorum.

Eliyle bir yeri işaret ediyor. Oraya git der gibi... Heyecanıma korku da sızmaya başladı. Hani uyanmayı düşünmüyor da değilim. Israrla bir yeri gösteriyor... Oraya gidiyorum çaresiz. O da ne... Kocaman, dev gibi bir sayfa ve üstünde yine kocaman bir şiir. Uzan, uzan der gibi el kol hareketleri yapıyor. Uzanıyorum usulca. .Uzanır uzanmaz şiirdeki tüm cümleler beni sarıyor sıkıca. Sarıyor. Sarıyor.... Tanrım... Böyle bir duyguyu daha önce hiç hissetmemiştim. Aynı anda binlerce duyguyu bir anda hissediyorum sanki. Yaşadığım hazzı ne tarif edebilirim ne de anlatabilirim. O da ne?

Birden havalandı dev şiir kağıdı. Uzun saçlı kız da kağıda üflüyor daha hızlı uçabilmemiz için. Öyle hızlı yükseğe çıktık ki anlatamam. Nasıl bir rüyadayım ben?
Aa! Aşağıda yine bir şiir görüyorum. Okunaklı :

"Bir rüyadır ,
rüyasız evler kentinde yaşayanların
yoksul masalları.

Ellerini tutanların büyüsüdür,

geleceğe hediye tüm rüyalar.

Bir rüyadır,

lila rengi düş ürpertileri.

Dokunamasan da..."

Ama... Bu şiiri ben yazmıştım. Ve yarım kalmıştı. Ama... Bu şiiri ben yazmıştım. Yarım kalmıştı... Yarım kalmıştı... Bu şiir bitmemişti. Aşkla... Yarım.. Yarım...

Hı? Elimde kalem masamın başında sızmış mıyım? Peki? Ne tuhaf... Gece mi olmuş? Neler oldu? Hem gökyüzü neden lila renginde?

  Son İlmek Sendromu O rağmen öyle değil işte röprodüksiyon bir  aşk  - lezzetli bir sahtelik kısa bir reklam arası - sonra yine üzüleceğiz ...